Perşembe, Nisan 09, 2009

Günün Özeti - 09.04.2009

Her gün bir şeyler yazmak isterken aklıma bir şey gelmemeye başladı yazacağım konular hakkında. Bende dedim günlük gibi bir gün içinde neler yaşamışım onları sıralayayım en azından yazmış olayım ve rahatlayayım. Bir garibanın hikayeleri şeklinde sıralayayım bu yazılarıda biraz eğlenceli olsun. :) Haydi başlayayım :D

Sabah 7.30 da kalktı gariban, çişi gelmiş hemen gitti rahatlattı bedenini. Sonra bir el yüz yıkadı ve kendine geldi. Sonra bitki çayı içmek üzere demliğe suyu koydu, kaynattı suyu. Ev arkadaşının dün yapmış olduğu milföy börekleri eşliğinde yudumladı çayını. Kaltı elini yüzünü tekrar yıkadı, dişlerini fırçaladı, midesini rahatlattı, taktı takıştırdı sürdü sürüştürdü vurdu kendini okul yollarına...

Gitti okula ve bugün nöbetçi olduğu geldi aklına, astı suratını. Öğretmenler odasına girdiğinde Nizamettin Efendi (Okulumuz Hizmetlisi) sinsi sinsi baktı gariban öğretmene ve el altından elindeki plastik yılanı gösterdi. Doğan'ın aklına hemen arkasında bulunan Kemal Hoca geldi ve Nizamettin'e "Aman ha sakla onu adam kalpten gider." manasında iki kaş bir göz hareketi yaptı; çünkü Kemalcik çok panikatak, heyheylenebilecek hatta kalpten gidebilecek bir yapıya sahipti. Çıktı öğretmenler odasından 2. kata "Haydi gençler bahçeyeeee!!!" nidaları atarak bahçeye çıkarttı okuldakileri. Okul bahçesinde "Sessiz olun, sıraya geçin!" gibi tehtidvari bağırmalarla yola soktu öğrencileri. Andımız okunduktan sonra girdiler sevimli sınıflarına ve günün sürprizi; artık sınıfımızda yeni bir öğrencimiz vardı "Sebatulah". Sınıfça tanışma faslı gerçekleştirildi, derse başlandı, Sebatulah'ı tanıma çalışmalarına girildi. Pek iç açıcı değil ne yazık ki :( . Zaten bir tane de dört dörtlük öğrenci gelse sınıfa kafamı keserim... :D

Öğlene kadar dersler işlendi, nöbet tutuldu ve öğle yemeği yenilsin diye evlere gelindi. 1-2 bir şeyler atıştırdı gariban öğle arasında daha sonra girdi internete bakındı bir iki sonra yine düştü yollara, vardı okuluna.

"Tünaydın örtmenim, tünaydın örtmenim..." tezahüratları eşliğinde okul bahçesinde yumruk şov yaparken Diyar isimli öğrencisi geldi yanına ve "Örtmenem annem sizi okul çıkışında çaya çağırıyor..." deyince, o nerden çıktı şimdi dedi içinden; çünkü yorgundu bedeni. Okul çıkışı etüt yapıp evine gelecekti ve uzanıp dinlenecekti... Geçiştirmeye çalışırken Diyar'ın ablası Fidan geldi ve yine aynı cümle "Öğretmenim annem sizi, Fatma Hocayı ve Özlem Hocayı çaya bekliyor çıkışta."

- Eee kızım neden sabahtan demediniz?
- Unuttum öğretmenim. :(
- Peki soralım Fatma'yla Özlem'e tamam derlerse geliriz.
- Tamam öğretmenim.

Konuşmasından sonra soruyu Fatma'ya yönelttim ve dünden razı olduğunun cevabını aldım, "Tamam gidelim o zaman." dedim.

Okula girdim ve öğrencileri sınıflarına soktuktan sonra kapıda Tahir Hoca ve elindeki baklava göründü. :D Bir gün önce Tahir Hocanın araba aldığını duymuştum ve öğretmenler odasında Tahir Hoca'ya baklava baskısı yapmaya başlamıştım. Herkes durumdan umutsuzdu; çünkü Tahir Hocanın asla ve katiyen baklava almayacağını söylüyorlardı bana; ancak her dakka, her sözden baklava muhabbeti açabilen biriyle daha önce karşılaşmamıştı Tahir Hoca ve ertesi gün mutlu son... Doğan'ın fendi Tahir'i yendi, baklava yenildi. :D Girdik derse başladık "Çıkarma işleminde verilmeyeni bulma"ya. Bu arada Sebatulah'a bir kısaltma bulmanın zamanı gelmişti; çünkü ismi söylemek herkes için zordu ve artık o "Sabo" oldu. Bu arada isim kısaltma muhabbeti açılırken Nurdan'a "Dandan", Ruhat'a "Hat", Rozerin'e "Rozi ya da Roziş" dediğim vurgulandı. Ardından neden bilmiyorum şöyle bir soru yönelttim çocuklara "Peki bana ne diyelim kısaca?" şöyle cevaplar geldi : "Do diyelim" , "İsminizi tersten söyleyelim" "Doğan diyelim" gibi gibi... Bende bu sırada arkadaşlarımın bana dediği kısaltmayı sundum "Dogi" diyelim dedim ve hemen dodi reklamının Dogi versiyonu başladı dogidogidogidogidogidogi... :D Güldük eğlendik ve eğitim-öğretim gününü daha bitirdik. Misafirliğe gideceğimiz içinde ne yazık ki etütü iptal ettik...

Gittik "Baba mahallesi"ne girdik Diyarların evine. Kapıda babaanne güleryüzüyle karşıladı, sonra 1-2 akrabası buyur etti, annesi geldi tanışık ettik. Oturduk ve başladık kızkıza konuşmaya. :D Muhabbet devam ederken mercimek köftemiz, tatlılarımız, çayımız falan filan geldi ve götürmeye başladım... Fatma ve Özlem "Biz diyete başladık..." dedikleri an başladım laf sokuşturmaya ve güzel mamaları yerken nispet yapmaya... :D Muhabbet aldı başını gitti ve ben annemlerin gününde gibi hissettim kendimi. :D Diyar'ın annesinden "Doğan Hocem sende bizim günlere katıl." sözünü aldıktan sonra ayrı bir sevindirik oldum :D . 1-1.5 saat hoş sohbet ettikten sonra tuttuk evlerimizin yolunu.

Geldim evime, Uğur evdeydi. Akşam Onur çaya çağırdı dedi, tamam gidelim dedim. Oturdum laptopun başına 1-2 bakındım sonra bir şeyler pişirdim ve yedik. Bu sırada Savaş Abi (Buzlugöze'nin haşin öğretmeni) aradı ve "Misafir olup geleyim sana börekler aç bana." türküsünü söylemesede "Müsaitseniz geliyorum" dedi, buyur abicim gel dedik ve misafir bahanesi ile Onur'u ekmek zorunda kaldık. İşte o an dedim artık bloğumda Günün Özeti yazayım ve başladım yazmaya...

19.00 gibi Savaş Abi geldik başladık muhabbette, televizyon izledik. Ben bir çimem diyerekten banyoya girdim ve aklandım paklandım. Uğur ve Savaş Abi başladı Pembe Vadi'yi* izlemeye, bende günlük internet işlerime bakmaya başladım çay eşliğinde... :)

Şu anda günün bitmesine 3 saat kadar var; ancak benim için bugün bitmişti, daha da olay yaşanırsa yazmam. :D

Bu arada artık böyle uzun uzun yazmayayım dedim, hem uzun olması insanın gözünü korkutuyor hem de sıkabilir. Ayrıca her gün giriş-gelişme-sonuç kısmının belli başlı yerleri aynı olacak, onun için sadece gün içerisinde garip bir olay yaşanırsa ya da enteresan sohbetler yaşanırsa onları vurgulayalım kafi. :D
* Pembe Vadi : Hiç izlemediğim bir dizi olmasına rağmen ev arkadaşlarım izlerken gözümün iliştiği ve pembe dizi kıvamında sürdüğünü düşündüğüm Kurtlar Vadisi'ni vurgulamak için kullanılmıştır.

1 yorum:

Günay Doğan dedi ki...

Ben yeni öğrenciye taktım kafayı. Aman hocam, yeni öğrenci hakkında "pek iç açıcı değildi" denir mi? :) Sanıyorum, öğrencilerinin internet ile pek münasebeti yok. Düşünsene gelip de burdan kendileri hakkında yazılanları okuduklarını.

Sebatullah, bir daha size "öğretmenim" demez valla :) Üzülür çocukcağız :(

Sevgiyle:)

Copyright © 2014 Doğan Aydın